
Az kaldı... Gündüzleri çantamdaki biletleri tekrar tekrar kontrol edip, bir an önce akşam olsa diye sabırsızlanıcam. İşten çıkar çıkmaz İstiklal'e doğru uzanıp, o salon senin bu film benim, tatlı bir telaş içinde koşuştururup, aralarda Kaktüs'ün "rengarenk salata"sından yiyip, Ara Cafe'de çay içicem. Filme girerken hava aydınlık olucak, çıktığımda karanlık (ve ılık!)... Haftasonu gözlerimi Beyoğlu'nda açıp, Beyoğlu'nda kapıycam. İlk günler, erkenden koltuğuma oturup festival için hazırlanmış reklamları izliycem, sonlara doğruysa kapılar kapanmadan hemen önce... Emek'te ne dediğimi anlamıycak diye korktuğum için büfedeki hanımdan sadece su istemeye cesaret edebilicem. Bu sene "İKSV'ye üye olur musunuz?" diye dolaşan kızcağızlardan kaçmıycam, çünkü oldum. :) Fuayede merdivenlere oturup üniversite öğrencilerine bakıcam ve iş kıyafetleriyle ne kadar sıkıcı olduğumu düşünücem. Doz aşımına uğramamak için bir iki filmi ekicem. Birkaç gün önce izlediğim bir başrol oyuncusunu burnumun dibinde görünce şaşırıcam. Atlas'ta bacaklarım sıkışıcak ama yine de orda film izlemekten keyif alıcam. Nişantaşı Citys'e de gitmiycem işte! Orda festival mi olur yau?! :)

İtalyanca filmlerle ilgili detaylı araştırma yapmadım özellikle, sürpriz olsun istedim bu sefer. Genel olarak hepsi ciddi ve dramatik filmler ama :( Bir tanesi bile mi romantik, ne biliym, komedi ya da en güzeli romantik komedi falan olmaz ya? Kitapçıktan dikkatimi çeken, paylaşmak istediğim bilgiler şunlar:
Il Divo, 2008 Cannes Jüri Ödülü’nü almış. İtalya'daki keskin ve sıradışı siyasi ortam üzerine bir film. Akbank galalarından... Sıkı film olsa gerek. Kaçırırsanız üzülmeyin, nasıl olsa vizyona girer.

Salvatore Giuliano, Francesco Rosi'nin 1961 yapımı mafya filmi. Siyah beyaz. Zamanında Berlin'de En İyi Yönetmen Ödülü'nü almış.
Güzel Ülke (Biutiful Cauntri), NTV Belgesel Kuşağı'ndan ödüllü bir film. Güney İtalya'nın çevre katliamı sonucu mahvolmuş Campania bölgesine -Uğur Dündar'ca gibime gelen- bir bakış... Orijinal adından da siz anlayın artık ne kadar İtalyanca olduğunu...
4 Nisan'ı heyecanla bekliyorum... Film seyretmekten yorgun düşmek ve sonra da 1 yıl boyunca "Geçen sene festivalde..." diye başlayan cümleler kurmak istiyorum. :)
*******************************************
Comincia il festival!
Ne gli alberi in fiore, ne il calore del sole... La primavera ad İstanbul, e’ il libretto del festival per me! :))

Ho comprato 11 biglietti. Quasi la meta' sono per documentari, quasi l'altra meta' sono per film italiani. Quest'anno c'e' una scarsita' di film italiani, ce ne sono solamente 4. E zaten(comunque) 2 di quelli sono con l'accento del sud che non contano, sono rimasti 2!
Non voglio leggere e sapere molto su questi film italiani. Questa volta preferisco essere sorpresa. In generale tutti sono film seri e drammatici. Perche non c'e' almeno un film romantico o una commedia, o meglio ancora una commedia romentica? Ecco quello che ha tirato la mia attenzione leggendo il libretto:

Il Divo, ha ricevuto il Premio della Giuria all'ultimo Festival di Cannes. E' un film sull'amarezza e straordinarita' del ambiente politico italiano. E' un gala di Akbank. Deve essere un film importante. Se non potete vederlo, non vi preoccupate! Prima o poi andra' in sala.

Salvatore Giuliano, e' un film sulla mafia, prodotto nel 1961, in bianco e nero. Il regista Francesco Rosi, ha vinto l'Orso d'Argento a Berlino per questo film.
Biutiful Cauntri, e' un film documentario con alcuni premi. Uno sguardo alla Campania, la provincia del sud Italia, che e' stata distrutta a causa dei crimini ambientali. (Mi pare che sia molto Uğur Dündar.) Guardando al titolo, potete immaginare quanto italiano sia questo film.
Aspetto con impazienza il 4 Aprile! Voglio essere esausta di vedere i film e poi, voglio fare le frasi che cominciano con "All’ultimo festival...", per tutto l’anno. :)